Daha önce de yazmıştım bu hikayeyi ama çok hoşuma gidiyor.
O nedenle tekrar etmek istiyorum;
Melekler üzerinden geçtikleri şehirlere nimetler atarlarmış.
Rize’nin üzerinden geçerken çay, Ordu’dan geçerken fındık, Ege ve Akdeniz’den geçerken de narenciye nimeti atılmış.
Hikaye o ki; melekler, Bursa’nın üzerinden geçerken heybelerini düşürmüşler. O nedenle Bursa’da pek çok nimet varmış.
Geçtiğimiz gün 2. Bursa Gastronomi Festivali için düzenlenen lansman yemeğine katıldım.
Çok lezzetli bir toplantıydı.
Hem konu hem de ikram edilen yemeklere bakarak söylüyorum.
Ve o akşam anladım ki melekler gerçekten nimet dağıtırken heybelerini Bursa’da düşürmüşler.
Aman Allah’ım…
O lezzetlerin tadı hala damağımda.
Bir kez daha Bursa’da yaşamanın vermiş olduğu ayrıcalığı yaşadım.
Yemekleri tek tek sıralayıp ağız sulandıracak değilim ancak inanılmaz bir Bursa lezzet yolculuğu oldu.
Ve o gece ikram edilenler Bursa’daki lezzetlerin belki de sadece onda biri.
Bursa çok özel bir kent.
Denize kıyısı var; yaz ve deniz turizmi.
Uludağ’ı var; kış ve kayak turizmi…
Osmanlı’nın kurulduğu kent; tarih turizmi…
Sıcak suları, hamamları var; termal turizmi…
Ve belki bu festivalle gastronomi turizminde de ön plana çıkacak Bursa.
Ve aslında belki bizim çok hissetmediğimiz, şehrin içinde göremediğimiz Bursa’daki önemli fabrikalar nedeniyle kent ekonomi turizmi sayesinde de pek çok yerli ve yabancı turisti çekiyor.
Buna gastronomi turizmi de eklendi mi, adından yenmez doğrusu.
O nedenle bu projeyi düşünen…
Ete kemiğe büründüren…
Hayata geçiren kim varsa…
Bursa adına çok teşekkür ederim.
Ben kent milliyetçisi bir insanım.
Bursa adına yapılacak her şeyi ayakta alkışlarım…