Değerli okurlar, size son yıllarda ülkemizde sürekli artan şiddet ve cinayet olayları ile öfke patlaması yaşanmasına dikkat çekmek istiyorum. Her gün haber kanallarında veya haber sitelerinde cinayet veya yaralama ile ilgili haberler çıkıyor karşımıza maalesef. Kadın cinayetleri de son yıllarda oldukça artmış durumda. Eşini, nişanlısını, sevgilisini, annesini ve kız kardeşini öldüren kişilerin haberlerini üzülerek izliyor ve okuyoruz. Eskiden biz böyle bir toplum değildik. Peki bize ne oldu da bu kadar öfkeli, şiddet yanlısı bir toplum olduk.
Sosyal çürüme başladı ülkemizde. Her alanda şiddet ve öfke var. İnsanlar saatli bomba misali en ufak bir gerginlikte patlayacak gibi. Trafikte, hastanede, iş yerlerinde ve evde birbirlerini vuran, yaralayan, darp eden insanlar çoğaldı. Kimse kimseye tahammül edemiyor artık. O kadar akıl almaz olaylar yaşanıyor ki ülkemizde herkes şaşkınlık içinde. Bayan sevgilisinin kafasını kesip surlardan aşağı atan, eşini ve çocuklarını katleden, anne ve babasını öldüren. O Türk aile yapısı nasıl bozuldu da böyle bir toplum olduk.
Kadın cinayetleri de son yıllarda hızla artarken, kayıp çocuk sayılarında da bir artış olduğu söyleniyor. Tüm bunların yanı sıra ülkemizde antidepresan ilacı kullanımında büyük artış olduğu gözlemleniyor. İstatistiklere göre ülkemizde her 10 kişiden 1’inin antidepresan ilacı kullandığı belirtiliyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ruh sağlığı tedavisinde kullanılan ilaç sayısı son 10 yılda yüzde 63 oranında artış göstermiş. Türkiye, en çok antidepresan ilaç kullanımında dünyada 22. Sırada yer alıyor.
Her yıl yayınlanan Dünya Mutluluk Raporu’na göre ülkemiz ‘en mutsuz’ 45’inci ülke durumunda. Dünyada en mutlu ülke ise Finlandiya oldu. İnsanların mutsuz olmasında en önemli sebeplerin başında ise ekonomik sorunlar olduğu ifade ediliyor. İnsanların yaşadıkları maddi sıkıntılar nedeniyle aile içinde ve evliliklerde sorunların çok arttığı ve mutsuz bir toplum oluştuğu uzmanlar tarafından belirtiliyor. 18 yaşını geçmiş genç yetişkinlerin de ülkemizde işsizlik ve ekonomik sorunlar nedeniyle mutsuz oldukları ve yurt dışına gitmek istedikleri ifade ediliyor.
Televizyon ve digital platformlarda yayınlanan dizi filmler ile sinema filmlerindeki şiddet sahneleri de toplumu ve gençleri olumsuz etkilediği bir gerçek. Sürekli mafya konulu diziler gençlerimizi olumsuz yönde etkilediği bir gerçek. Umudumuz olan gençlerin de silahlandıkları da acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Son olarak geçtiğimiz günlerde 17 yaşındaki bir liseli genç husumetli olduğu bir arkadaşını silahla vurmuştu.
Peki tüm bunların yanında toplum olarak biz ne yapmalıyız. Öncelikle sevmeyi ve sevgiyi gençlere aşılamalıyız. Kitap okumaya teşvik etmeli, spor ve kültürel faaliyetlere daha fazla yönlendirmeliyiz. Çocuklara tüm bunların yanı sıra doğayı korumayı, büyüklere saygı göstermeyi öğretmeliyiz. Gençler bizim en büyük geleceğimiz. Onları alkol, sigara ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan uzak tutarak spora, sanata ve bilime ilgi duymalarını sağlamalıyız.