Son zamanlarda gündem olan haberlerle birlikte insanların toplumun kurallarını bildikleri halde bunlara uymadıklarını, vicdanlarını iyiye değilde adaletsiz bir şekilde sadece kendi duyguları ve çıkarları için yönlendirdiklerine şahit olmam üzerine birşeyler yazmak istedim.
Bir bireyin varolduğu toplumun değer yargılarını, kurallarını anlamasını ve yaşadığı topluma uyum sağlamasını sağlayan olgu şüphesiz ahlaki yapısı ile ilgilidir. Ahlaki yapının gelişimi, erken çocukluk döneminde başlayan bir süreç olup, bireyin doğduğu evde yakın ilişkide olduğu ilk ilişkiler ile başlamaktadır diyebiliriz.
Hepimiz şüphesiz bir genetik yapı ile dünyaya geldiğimizi bilmekteyiz. Bu yapının üzerine ahlak gelişimi için doğduğumuz ailenin tutum ve davranışları ve öğretileri ile bir zemin oluşturup, bu zeminin üzerine 6 yaşından sonra da okul ve çevresel faktörlerin etkisi ile, iyi-kötü ya da doğru-yanlış kavramlarını öğrenerek alışkanlıklarımızı, tutumlarımızı, âdet, gelenek ve görenek gibi manevi değerlerimizi oluşturmaktayız.
Ahlak gelişimininde ilk amaç, bir birey olacak olan çocuğun, evrensel ve toplumsal ilkeler, doğru-yanlış ve adalet kavramlarını anlamlandırıp, kendi doğrularını ve ilkelerini geliştirmesi olmalıdır.
Bir bireyin birey olma yolculuğunda gelişim dönemleri hakkında yapılan araştırmalara bakıldığında; 3-6 yaşlarındaki bir çocuğun kendi çıkarlarını herkesinkinden üstün tuttuğu gözlemlenmektedir. Çocuklar bu yaşlarda başkalarının düşüncelerine değil kendilerine odaklandıkları için empati yapamayacaklar, iyilik ve kötülüğü ayırt edemeyeceklerdir. Dolayısıyla yalancılığın ve hırsızlığın kötü bir şey olduğunu da bilemeyeceklerdir.
Bu dönemlerde yalanlar, hayal dünyasının genişliğinden, hırsızlık ise henüz mülkiyet kavramının gelişmediğinden kaynaklanacaktır. Bu dönemlerde çocuklar kendi ihtiyaçlarına odaklandıkları için diğer bireylerin zarar görüp göremediklerini sorgulayamayacak ve adaletsiz davranabileceklerdir. Ahlak gelişimi içerisinde bireyin kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya yönelten, kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan “vicdandır.” Bir çocuk ergenlik dönemine kadar davranışlarını duygusal inançlarıyla yargılar.
Çünkü çocuk, az önce de belirttiğim gibi 3-6 yaş arası henüz davranışların nedenlerini yorumlayabilecek düşünme ve analiz etme yeteneğine sahip değildir. Vicdanı akıl yoluyla değerlendirmeye geçmeyi başaran çocuklar, olayları ve kuralları akıl süzgecinden geçirerek ve sorgulayarak uygulamayı öğrenip, olayları ve kuralları toplumsal ve evrensel ilkelere, zamanına uygun bir şekilde, karşısındaki bireye empati yaparak adeleti önemseyerek uygulanabilleceğinin bilincine varırlar. Bu dönemleri sağlıkla atlatan çocuklar, vicdanı duygusal değil akıl yürüterek kullanma becerisi de kazanmış olacaklardır.
Elbette bu durum topluma olumlu bir şekilde yansıyacak ve toplumu her yönü ile ileriye götürecektir. Ancak bu dönemleri aşamayan ve bu dönemden sağlıkla çıkamamış çocuklar, olaylar karşısında kendi duygularına göre vicdanını kullanacakları için ahlaki anlamda toplum içerisinde doğru ve adaletli olamayacak ve bu durum topluma her yönü ile zarar verecek bir unsur olacaktır. İnsanlararası ilişkilerde adalete önem verilmemesi herkesin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi her yönü ile toplumu gerileten bir durum olarak toplumun geneline yansıyacaktır.
Bu nedenle bir çocuğun birey olma yolculuğunda çocuğu yetiştiren ebeveynler, “vicdanı” çocuğa sadece anlatmakla yetinmeyip, kendi tutum ve davranışlarını da ona göre geliştirmesi gerektiğinin önemini bilerek hareket etmeli ve bunun yanında ahlak gelişiminin evde başlayıp ergenlik döneminde tamamlanması gereken bir süreç olduğunu bilerek, çocuğun ilişkide olduğu çevresel faktörler konusunda da seçici davranmaya özen göstermelidirler. Verdiğim bilgiler doğrultusunda görüldüğü üzere, insanların adaletli davranabilmesi sonradan kazanılan bir özellik değil toplumun en küçük yapı taşı olan aile içerisinde başlaması gereken bir süreçtir.
Bu sebeple çocuk yetiştiren her ebeveyne tavsiyem; çocuk gelişimi aşamaları konusunda eğitim alıp kendilerini geliştirmeleri olur. Bizler okullarda sadece mesleki anlamda teknik bilgiler öğrenmekteyiz. Anne baba olmanın bir okulu yok ancak çocuk gelişimi konusunda birçok eğitim bulunmaktadır.
Yazımın bir farkındalık yaratmasını umuyorum..
Güzel haftalar diliyorum..