Birden çok sivil toplum örgütü bir araya gelerek “LGBT DAYATMASINA” karşı itirazları Saraçhane meydanında dile getirdi. Öncelikle o meydana giderek itirazını dile getiren her bireye kendi adıma teşekkür ediyorum. Çok geç kalınmış olsa da nihayet tamamen sivil, tamamen doğal olarak ortaya konulan bu itiraz çok kıymetliydi.
Saraçhane’de yapılan yürüyüş küresel LGBTİ lobisini ve lobinin Türkiye şubesini anında harekete geçirdi. LGBT dayatmasına itiraz edenleri nefret suçu işlemekle suçladılar. Yürüyüşe katılanlara ağız dolusu sövdüler, hakaret ettiler. Hatta ‘’hepsi hazır bir aradayken Saraçhane meydanını bombalamak en doğrusu’’ diyecek kadar gözleri döndü. Aile Bakanı’nın Hande Fırat’a verdiği röportaj bu yürüyüşe “nefret suçu” etiketi basan LFBTİ lobisine can suyu oldu. Aile Bakanı da bu yürüyüşü ‘’nefret söylemi’’ olarak niteledi. Bakan Hanım’ın sözlerine özel olarak yorum yapmak istemiyorum.
İnsanlığın tamamına yönelik başlatılan sinsi bir saldırı ortadayken konuyu ‘’nefret söylemi’’ ‘’homofobi’’ ‘’cinsel tercih’’gibi kavramlarla hafifletmeye kalkışmak iyi niyetli bir aymazlık olamaz. Küresel lgbti cephesi tüm insan neslini hedef almış durumdadır. Bu yalnızca Müslüman ülkelerin değil dini inanışı ne olursa olsun tüm insanlığın ortak sorunudur. İnternetle birlikle tüm dünyada son derece hızlanan iletişim kanalları yoluyla hemen her gün evimize giren, gözümüze sokulan , lgbti propagandası yalnızca tercihe bağlı bir durum olmaktan çıkıp faşizan bir dayatmaya dönmüştür.
Tehlikenin boyutunu ve sinsiliğini fark edemeyen arkadaşlara Türkiye’deki lgbti derneklerini kimlerin fonladıklarını, terör örgütleri ile işbirliklerini, yurtdışı fonlarını incelemelerini öneririm. Yalnızca 12 üyesi olan bir lgbti derneğine yıllık 60 milyona yakın fon aktarıldığını söyleyelim işin boyutu anlaşılsın. Bir anomalinin, cinsel yönelim bozukluğunun dizi, sinema, sözde STK ve lobi faaliyetleri ile bu kadar yüceltilmesi bile bu işte bir bit yeniği var dedirtmiyorsa bilmem başka nasıl ayılırsınız?
‘’Onur Yürüyüşleri’’ adı altında dünyanın değişik yerlerinde yapılan gösterilerde çocukların nasıl kullanıldığını görmüyorsanız Allah müstehakınızı versin. En acısı da özellikle ülkemizde CHP ve HDP belediyelerinde çok sayıda lgbti propagandası yapan birimlerin lgbti propagandasını kreş yaşına kadar indirmiş olması. Özellikle dezavantajlı grupların ( mülteciler, yoksul mahalleler) çocuklarına cinsiyet eşitliği adı altında yapılan beyin yıkama operasyonlarını da görmediniz mi?
Bizzat lgbti propagandası yapan cinsiyetsiz kitaplıklar ve kitapların reklamı İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinde yapılıyor. Burada söz konusu olan erişkin bir bireyin cinsel tercihi değil. Daha kreş çağındaki çocukların zihinlerinin iğfal edilmesi. Maalesef özellikle Türk Psikiatri Derneği ve Psikologlar bu konuda korkunç bir sınav veriyor. Gün geçmiyor ki bir psikolog ( hatta kimi tesettürlü) online görüntülü eğitim ya da yüzyüze eğitimde 3 yaşındaki çocukların cinsel tercih yapabileceğini iddia etmesin. Kimse kusura bakmasın bu iddiada bulunan ya da bu iddiayı normal gösteren psikiatri öğrenim sürecinde çok ciddi bir sapkınlık söz konusudur. Bazı ülkelerde çocukların kendi istekleriyle cinsiyet değiştirme operasyon yaşı düşürüldü. Ergenliği baskılayıcı ilaç kullanımını şiddetle tavsiye eden sözde bilim insanı çocuk ve ergen psikiatristleri insanlığın dibine dinamit koyuyor. Hatta daha doğuştan cinsiyeti baskılamayı öneren sözde psikiatrist ruh hastaları sosyal medyada cirit atıyor.
Lgbti’li sosyal medya fenomenlerine ciddi fonlar akıtılıyor. Sosyal medya şirketleri tarafından özellikle öne çıkarılıyor. Özellikle batılı AB, ABD Sinema ve dizi sektöründe lgbt i yüceltmeyen yapım görmek imkansız. Sinema, dizi, müzik ve sosyal medya aracılığı ile tüm insanlığın üstüne sinsice boca edilen Lgbti tüm insan neslini tehdit ediyor. Buna karşı tepki veren ülkeler ve insanlar anında lgbt faşistliğine maruz kalıyor.
Tamamen kendi gözlemlerime bağlı birkaç satırı da şuraya bırakmaya mecburum. Hekimliğim boyunca çok sayıda transseksüel hastam oldu. Onların çoğunun hikayesinin arkasında maalesef ensest sonucu aileden dışlanma vardı. Ne yazık ki hayatta kalmak için fuhuş yapmak dışında şansları olmayan gariban insanlardı. Bana göre devletin koruması, elini uzatması gereken grubun başında onlar geliyor. O garibanlar için lgbti derneklerinin herhangi bir faaliyetini görmedim. Bunun dışında doğuştan cinsiyet karmaşası olan, çift cinsiyetli doğan ve başka genetik bozukluk olanlara devletimiz zaten tedavi ve operasyon şansı veriyor. O kişilerin ameliyatları ve psikolojik destekleri sağlanıyor.
Ez cümle arkadaş erişkin yaşta birinin kendi kararıyla cinsel tercihi de günahı da sevabı da kendine. Ancak kendi tercihini bana daha da fenası kucaktaki bebeğime dayatmasın.
İnsanların çocuklarını , ailelerini LGBT Dayatmasına karşı savunması, tepki vermesi NEFRET SÖYLEMİ değildir.
Kalın Sağlıcakla.