Zamanı geldi.
Artık kaçtığın o sessizlik seni çağırıyor.
İçinde bir ses var bastırdığın, susturduğun, görmezden geldiğin o derin ses seni kendine çağırıyor. Çünkü senin asıl dönüşümün, dışarıda bir mucize aramakla değil, içindeki hakikati fark etmekle başlar.
İnsan, yaşamı boyunca en zor yüzleşmeyi kendisiyle yapar. Çünkü en büyük savaş, ne dışarıda ne de bir başkasına karşıdır. Gerçek savaş, kişinin kendi nefsinin karanlığıyla, geçmişinin yankılarıyla, kalbinin sessiz çığlıklarıyla verdiği savaştır.
Ve o savaşın sonunda kazanan artık kendini tanıyandır.
Tasavvuf ehli der ki: Kendini bilen, Rabbini bilir.
Çünkü insan, Rabb’inin yansımasıdır. O’nun nefhasından üflenen bir ruha sahiptir.
Senin özündeki ışık, ilahi nurun bir kıvılcımıdır.
Ne kadar kendinden kaçarsan, o kadar O’ndan da uzaklaşırsın.
Ama ne zaman kalbini aralarsın, ne zaman kendine;
- “Ben kimim?” diye içten sorarsın, işte o an perde kalkar ve sen artık sadece bir beden değil, bir sır taşıyıcısı olduğunu hatırlarsın.
Kendinle yüzleşmek, geçmişinin gölgelerine bakmayı gerektirir.
İçinde saklı kalan kırgın çocuk, affedilmeyen kadın veya erkek, unutulan hayaller hepsi hâlâ seninle konuşuyor.
Ama sen onları bastırdıkça, o enerji seni yönlendiriyor.
Bilinçaltın senin kader kitabını sessizce yazıyor.
Ve her tekrar, sana şunu fısıldıyor:
“Artık beni fark et. Artık beni affet. Artık beni dönüştür.”
Unutma; kaçtığın hiçbir gölge, seni kurtarmaz.
Ancak o gölgeye ışık tuttuğunda, karanlık çözülür.
Karanlıkla savaşmak yerine onu anlamak, seni özgürleştirir.
Kendinle dost musun, düşman mı?
Bu sorunun cevabı, hayatının yönünü belirler.
Kendine düşman olan, sürekli kendini sabote eder; kendi ışığını küçümser, kalbini bastırır.
Ama kendine dost olan, kendi hatalarını bile şefkatle sarar.
Çünkü bilir ki, her yara aslında ilahi bir öğretidir.
Her kırılma, ruhun kemâl yolculuğunda bir kapıdır.
O yüzden bugün, kalbine şu kodu bırak:
“Ben kendimle barış içindeyim.
Geçmişim bana ait, ama beni tanımlamıyor.
Işığım, artık gölgelerimle dans ediyor.”
Eğer bugün bu satırları okuyorsan, bu bir tesadüf değil.
Ruhun seni buraya getirdi.
Çünkü ilahi plan, her ruhu zamanı geldiğinde kendi aynasına getirir.
Yüzleşmek, ceza değil; özgürlüktür.
Affetmek, unutmak değil; enerjiyi serbest bırakmaktır.
Ve kendini sevmek, bencillik değil; yaratıcıya duyulan minnetin en saf hâlidir.
Unutma, sen bir hata değil, bir hikmetsin.
Karanlığınla da, ışığınla da tam ve değerlisin.
Artık kaçmayı bırak.
Çünkü kendinden kaçan, hayatından da kaçar.
Ama kendine dönen, hem dünyayı hem Rab’bi yeniden bulur.
Ve şimdi sana sorarım:
Sen kendinle dost musun, düşman mı?
Cevabın ne olursa olsun, bil ki kapı hâlâ açık.
Ve o kapının ardında seni bekleyen tek şey… Senin özün.
Yorumlar