Zaman değiştikçe insanlar da değişiyor. Teknoloji ilerliyor, yaşam kolaylaşıyor ama garip bir şekilde insan ruhu daha da zorlaşıyor. Eskiden “nimet” dediğimiz şeylere bugün burun kıvırıyoruz. Eskiden bir dilim ekmeğe, bir bardak çaya şükreden insanlar varken; şimdi elimizde telefon, gözümüzde marka, dudaklarımızda memnuniyetsizlikle yaşıyoruz.
Günümüz insanı, sahip olduklarına değil, sahip olamadıklarına odaklanıyor. Her şeyin en yenisi, en parlayan modeli elimizde olmalı; yoksa mutsuzluk kaçınılmaz. Sosyal medyada gördüğümüz bir kare bile, kendi hayatımızı sorgulatıyor bize. Oysa gerçek mutluluk, o karelerin arkasında değil; sade bir hayatın içinde gizli.
Şımarıklığımız sadece eşyada değil; duygularda da kendini gösteriyor. Sabırsız olduk. İnsan ilişkilerinde emek vermeyi unuttuk. Bir dostluğun, bir sevginin, bir emeğin değerini artık bilmiyoruz. Çünkü her şeyin “anında” gelmesine alıştık. Oysa bazı güzellikler, sabırla büyür, zamanla anlam kazanır.
Bugünün şımarıklığı, aslında yoksulluğumuzun başka bir adı: manevi yoksulluk. Ruhumuz aç, kalbimiz doyumsuz. O yüzden hiçbir şey yetmiyor, hiçbir mutluluk uzun sürmüyor. Belki de artık biraz durup, sadeleşmeyi, şükretmeyi, sabretmeyi yeniden öğrenmemiz gerekiyor.
Gerçek zenginlik, elindekine kanaat edebilmekte gizli. Çünkü şımarıklığın bittiği yerde, huzur başlar. kalın sağlıcakla…
Yorumlar