SON DAKİKA
Hava Durumu

#Hakan Fidan

Haberindoğrusu - Hakan Fidan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hakan Fidan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri harekat yapılacak mı? Haber

Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri harekat yapılacak mı?

Bakan Fidan, Fransa merkezli yayın kuruluşu France 24 kanalına güncel meselelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Üst düzey ABD heyetinin Şam’daki yeni yönetimle bir araya gelmesinin önemine ilişkin soruya Fidan, “Bence çok önemli. Amerikalı yetkililerden önce bazı Avrupa ülkelerinin ve uluslararası kuruluşların temsilcileri de Şam’ı ziyaret ettiler. Şam’daki yeni yönetimle temas kurulmakta olduğunu görüyoruz. Bu, önemli bir gelişme.” yanıtını verdi. Bakan Fidan, “Şam’ı ziyaret etmeyi ve HTŞ lideriyle görüşmeyi planlıyor musunuz?” sorusu üzerine, “Evet, planlıyorum. Şam’daki yeni yönetimle bir araya gelmeyi planlıyorum.” ifadelerini kullandı. Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) Türkiye’nin terör listesinden neden çıkarılmadığına ilişkin soruya yanıt veren Fidan, “Bizim onları listeye almamız, BM listesiyle alakalı bir konu. BM Güvenlik Konseyi kararlarına tabii ki uyuyoruz ama şimdi hukuki boyut ile fiili boyutun birbiriyle çeliştiği farklı bir durum var.” dedi. Fidan, HTŞ’nin son 10 yılda fiiliyatta herhangi bir terör faaliyeti içinde olduğunu görmediklerini belirterek, “Bu, sadece bizim değil Batılı istihbarat örgütlerinin de tespit ettiği bir husus.” değerlendirmesini yaptı. “Dışişleri Bakanı olmadan önce istihbarat şefiydiniz. Ahmed eş Şara olarak bilinen HTŞ lideriyle temasınız olduğunu varsayıyorum. DEAŞ ya da El Kaide gibi terörist gruplarla mücadelede faydalı oldular mı? Artık terörist olmadıklarını ve terörist gruplara karşı işbirliği yaptıklarını göstermek için mi sizinle ve Batılı yetkililerle işbirliği yaptılar?” sorusuna yanıtında Fidan, HTŞ’nin özellikle DEAŞ ile mücadelede istihbarat paylaşımı konusunda iyi işbirliklerinin olduğunu ve kendilerine çok yardımcı olduklarını belirtti. Meselenin hassasiyeti nedeniyle o dönemde bunu kamuoyuna açıklamadıklarını anlatan Fidan, “DEAŞ ve El-Kaide ile bağlantılı örgütler hakkında istihbarat toplama konusunda HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu.” dedi. Fidan, öte yandan HTŞ’nin DEAŞ’ın eski elebaşı Ebubekir el-Bağdadi gibi hedefler konusunda da işbirliği yapıp yapmadığı sorusuna bu tür hedefler konusunda da HTŞ’nin Türkiye ile işbirliği içinde olduğu yanıtını verdi. – “Önümüzdeki dönemde Suriye’ye geri dönüşlerde elbette büyük bir artış yaşanabilir” Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine geri dönüp dönmeyeceklerinin sorulması üzerine Fidan, “Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki Suriyelilerin gönüllü olarak, ülkelerine güvenli bir şekilde geri dönebilecekleri bir ortam hazırlamaya çalışıyoruz. Kendilerini orada güvende hissedebilecekleri bir zemin oluşturmak için çok çalışıyoruz ama bu zorla yaptırılacak bir şey değildir. Onları geri dönmeye elbette zorlayamayız.” değerlendirmesinde bulundu. Bakan Fidan, “Ama önümüzdeki dönemde Suriye’ye geri dönüşlerde elbette büyük bir artış yaşanabilir. Böyle düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı. ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın Suriye’deki iktidar değişikliğinde Türkiye’nin rolüne ilişkin iddialarına yönelik soruya Fidan, “Seçilmiş Başkan Trump’ın onu söylerken menfi bir niteleme kullanma niyetinin olmadığını düşünüyorum. Yaşananları övme amacıyla öyle dediğini sanıyorum ama Suriye’de yaşanan hadise, Türkiye’nin ‘ele geçirmesi’ olarak nitelenemez. Bir ele geçirme söz konusu ise bu, Suriye halkının yönetimi ele geçirmesidir.” yanıtını verdi. “RUS ÜSLERİNİN AKIBETİ SURİYE HALKININ BİLECEĞİ BİR İŞ” Fidan, “Pek çok insanın inanmakta güçlük çektiği şey, birkaç yıl önce (Suriye’de devrik lider Beşşar) Esed’i desteklemek için büyük yatırımlar yapan İran ve Rusya’nın birdenbire tek bir kurşun bile atmadan çekilmeleri. Bir mutabakat vardı, değil mi?” sorusu üzerine, “Ben bunu mutabakat diye nitelemem.” ifadesini kullandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yıllardır iktidarda olmanın da katkısıyla, “taktiksel yöneticiden iyi bir stratejik düşünüre dönüştüğünü” görebileceklerini kaydeden Fidan, “Neyin önemli olduğunu, neyin daha az önemli olduğunu, neye yatırım yapılabileceğini, bir şeyin sürdürebilir olup olmadığını çok iyi biliyor. Dolayısıyla Suriye konusunda nihai hesabı yaptığını, daha fazla devam etmemeye karar verdiğini düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu. Fidan, bunun Putin’in “Esed’i terk etmesi” olarak algılanıp algılanamayacağı sorusuna, “‘Terk etti’ denilebilir mi bilemiyorum. Pek öyle görünmüyor. Neticede Esad, şu anda Moskova’da.” yanıtını verdi. İran’ın Esed rejimine desteğini neden kestiği yönündeki soru üzerine Fidan, “Bence İran da bütün seçenekleri yeniden hesapladı ve çok gerçekçi bir yaklaşım sergiledi.” görüşünü paylaştı. Bakan Fidan, Rus üslerinin Suriye’de kalmasından yana olup olmadıklarına ilişkin soruya, “Bu, Suriye halkının bileceği bir iş. Suriye halkına bağlı bir konu. Bir anlaşmaya varırlarsa bu, onların kararıdır yani göreceğiz ama şu an gördüğümüz kadarıyla Ruslar, birliklerini yeniden konuşlandırma sürecindeler. Bu sürecin sonunda bunların ne kadarı Suriye’deki üslerde kalmaya devam eder, bilemiyoruz.” yanıtını verdi. “‘DEAŞ’LA MÜCADELE’ İFADESİ, HEP BAHANE OLARAK KULLANILIYOR” “ABD’nin Suriye’deki varlığının bilinenden iki kat fazla olduğunu biliyor muydunuz?” sorusu üzerine Fidan, sayılarının son haftalarda arttığını fark ettiklerini dile getirdi. Fidan, ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını “DEAŞ’la mücadele” bahanesiyle artırdığına dikkati çekerek, “‘DEAŞ’la mücadele’ ifadesi, hep bir bahane olarak kullanılıyor. Bazı şeyleri doğru tanımlamak lazım. ‘DEAŞ’la mücadele’ dedikleri hadise, aslında tek bir işten ibaret: O da, DEAŞ mahkumlarını hapishanede tutmak. Hepsi bu. Ne yazık ki Amerikalı dostlarımız ve bazı Avrupalı dostlarımız, teröristleri hapiste tutmak için başka bir terör örgütünü kullanıyor.” dedi. Bunun doğru bir karar olmadığını vurgulayan Fidan, DEAŞ mahkumlarının bulundukları yerde nasıl tutulacağı, PKK/YPG’nin tasfiyesi, Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin temel hak ve güvenliklerinin nasıl sağlanacağı gibi konularda ABD ile anlayış birliğine varmaları gerektiğini söyledi. “YPG/PKK BİZİM NE İSTEDİĞİMİZİ GAYET İYİ BİLİYOR” Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK/YPG’ye yönelik askeri harekat yapıp yapmayacağı sorusu üzerine Fidan, “YPG, Türkiye’den, Irak’tan, Suriye’den, bir kısmı da Avrupa’dan gelmiş kişilerden suni olarak ortaya çıkarılmış organize bir terör örgütüdür. Bu suni terör örgütünün derhal dağıtılması gerektiğini düşünüyorum. Şu anda Suriye’de yeni bir yönetim var. Bence bu işi onlar halletmeli. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği bunu zorunlu kılıyor. Bunun yapılması gerekiyor.” şeklinde konuştu. Fidan, bu meselenin Suriye’deki yeni yönetim tarafından ele alınmasının “tercih edecekleri yollardan biri” olduğunu belirterek, “Tercih edilen yol bu ama bu olmaz ise o vakit biz elbette kendi ulusal güvenliğimizi korumak zorundayız.” dedi. “Yani askeri müdahale ihtimal dahilinde mi?” sorusu üzerine Fidan, “Ne gerekiyorsa yapılır.” cevabını verdi. PKK/YPG’nin Şam ile müzakere ederek çözüm bulmaları gerektiğini kaydeden Fidan, “Zira artık Şam’da yeni bir yönetim var. YPG/PKK’nın arkasında artık Rusya, İran ve Esed rejimi yok.” değerlendirmesini yaptı. Fidan, Rusya, İran ve Esed’in, YPG’ye üzerine oturacağı bir zemin sunduğunu, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin de o zemindeki YPG’ye destek çıktığını belirterek, “Ama şimdi o zemin ortadan kalktı. Şam’da artık yeni bir gerçeklik var. Şam’daki yeni yönetim, umarım bu meseleleri ele alacaktır.” ifadelerini kullandı. Bakan Fidan, “Öte yandan YPG/PKK bizim ne istediğimizi gayet iyi biliyor. Biz, ülkemize yönelik herhangi bir tehdit görmek istemiyoruz. Mevcut tehditleri de potansiyel tehditleri de istemiyoruz.” diye konuştu. “(GAZZE’DE ATEŞKES) KONUŞTUĞUM TÜM İLGİLİ AKTÖRLER DAHA İYİMSER, BİZ DE DAHA İYİMSERİZ” Gazze’de yakın vadede bir ateşkes ihtimalinin gerçekçi olup olmadığının sorulması üzerine Fidan, şunları kaydetti: “Bugünlerde konuştuğum tüm ilgili aktörler daha iyimser, biz de daha iyimseriz ancak bu bir temenniye mi yoksa bir gerçekliğe mi dayanıyor, tam emin değilim. Şimdi İsrail’in ve Hamas’ın, her iki tarafın çözüme yakınlaşmakta oldukları bir dereceye kadar doğru ancak buna ne kadar yakınlar? Aradaki uçurumu gerçekten kapatabilecek denli yakınlar mı? Ateşkesi bu kez sağlayabilecekler mi? Yakında hep beraber göreceğiz.” Hamas’ın da buna yakınlaşıp yakınlaşmadığı sorusu üzerine Fidan, Hamas’ın da buna yakınlaştığını söyledi. “İsrail ile İran arasında bir savaş çıkmasından endişe duyuyor musunuz?” sorusuna Bakan Fidan, “Çok.” cevabını verdi. Bunun nedeninin sorulması üzerine Fidan, her ne sebeple olursa olsun, böyle bir şeyin olabileceğini, böyle bir ihtimalin bulunduğunu dile getirdi. Fidan, “Bildiğim tek şey, İranlıların böyle bir savaş istemediği. Büyük çatışma olsun istemiyorlar. Biliyorsunuz, İranlı dostlarımızla görüşüyoruz. O görüşmelerde onlardan doğrudan aldığım bilgiler bu yönde.” diye konuştu.

Hakan Fidan: İsrail,  Esad’ın gitmesini istemedi Haber

Hakan Fidan: İsrail, Esad’ın gitmesini istemedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan merkezli Al Hades kanalına mülakat verdi. Suriye’de Esad rejiminin devrilmesine ilişkin konuşan Bakan Fidan, “Suriye’de 13-14 yıllık yoğun bir çileli dönemin ardından yeni bir döneme girdik. Biliyorsunuz Türkiye’nin Suriye ile 911 kilometrelik bir sınırı var ve nüfuslarımız akraba nüfuslar. Tarihle, coğrafyayla, kültürle, inançla artık bağlarımız bağlanmış, etle tırnak olmuşuz. Dolayısıyla Suriye’deki bu sıkıntılı dönem başladığında Suriye muhalefeti kuzeyde olanlar sırtlarını Türkiye’ye dayadılar ve özellikle milyonlarca yerlerinden edilmiş mülteci Türkiye’yi kendilerine vatan bildiler, ev bildiler; biz de onlara kucak açtık. Tabii Suriye muhalefetinin Türkiye’de zemin bulması, çalışması önemliydi. Türkiye özellikle Suriye muhalefetinin yapıcı bir şekilde sorunu çözmesi için çok çalıştı. Astana Süreci bu konuda fevkalade önemliydi, ama maalesef Esad rejimi belki birazdan konuşacağız çok çeşitli sebeplerden dolayı bir türlü bu çözüme yanaşmadı ve bir denklem arasında kaldı: Ya gücü kendi halkıyla paylaşacaktı, halkıyla barış yapıp ya da dışarıdan gelen hegemonlarla, güçlerle, onu halkına karşı savunan güçlerle gücü paylaşacaktı. Tabii Rusya’yla ve İran’la bu gücü paylaşınca beraber savaştılar, istedikleri kararları alamadılar. Çünkü her ülkenin farklı çıkarları vardı ve bir noktadan sonra Esad gerek halkıyla barışmada, gerek milyonlarca insanı geri getirmede, gerek halihazırda Suriye’de bulunan insanlara hizmet götürmede, temel hizmetleri götürmede, ekonomide başarısız olunca artık sistem kendiliğinden çöktü” dedi. “Hiçbir ülkeyle veya hiçbir grupla bir araya gelip böyle bir planlama ve çalışma içerisinde olmadık” Türkiye’nin Esad rejiminin devrilmesine ilişkin süreçteki rolüne ilişkin soru üzerine Bakan Fidan, “Türkiye böyle bir sürecin asla parçası olmadı. Harekat başladıktan sonra HTŞ ve diğer muhalifler tarafından harekat başladıktan sonra, bunun en kansız, en problemsiz, en maliyetsiz şekilde nasıl olması için yoğun bir çaba gösterdik, ama onun öncesinde hiçbir ülkeyle veya hiçbir grupla bir araya gelip böyle bir planlama ve çalışma içerisinde olmadık” dedi. “Türkiye, muhaliflerin görüşlerini her zaman için masaya getirdi” Türkiye’nin Rusya ve İran ile Suriye konusunda yaptığı görüşmelere değinen Bakan Fidan, “Astana Süreci boyunca ve diğer süreçlerde, Suriye ile ilgili süreçlerde, Rusya, Türkiye, İran sahadaki ateşkesin devam etmesi, sorunların çözülmesi için çok yoğun ve düzenli bir görüşme trafiği içerisinde oldular açıkçası. Türkiye, muhaliflerin görüşlerini her zaman için masaya getirdi, İran’la Rusya da rejimin görüşlerini; bir noktaya kadar bunu götürdük. Onlarla bizim son derece karşılıklı saygıya dayalı ilişkimiz var, birbirimizi tanıyoruz ve süreç başladığında da biz kendileriyle konuştuk. Yani 2006’daki, 2016’daki, 2015’teki aynı senaryoyu tekrar etmenin bir anlamı yok. Beşar Esad, maalesef siz onun yardımına geldiniz, muhalifleri püskürtmede yardımcı oldunuz, fakat halkına hizmet götürmede, sistemi ayağa kaldırmada, halkıyla barışmada bir başarı gösteremediği için bugün böyle bir tabloyla karşılaştık. Benim anladığım hem Rusya’nın hem İran’ın kendi yaptıkları değerlendirmeler, analizler tabii ki bir neticeyi onlara da gösterdi. Ama bölgenin önemli bir unsuru olarak muhaliflerin önemli bir dostu olan Türkiye’nin belli konularda onlarla yapıcı bir dil içerisinde bu süreci yönetmeyle ilgili konuşmasının da çok etkili olduğunu düşünüyorum ve bundan sonra da biz onlarla konuşmaya devam edeceğiz” dedi. Esad’ın ülkeyi terk etmesi için kimin aradığına dair gelen soruya Bakan Fidan, “Şimdi ben direkt yani muhataplarımızın Şam’la belli bir trafik teması içerisinde olduğunu biliyoruz, onlar bize söylediler o gün. Ama birebir hangisi, hangi seviyeden direkt kendisiyle konuştu, o konuda bilgim yok. Ama benim bildiğim mesaj iletildi” cevabını verdi. “Bu konuda bizim bir rolümüz yok” Esad’ın Suriye’den kaçışı konusunda Türkiye’nin olanak tanıdığına dair iddiaların sorulamsı üzerine Bakan Fidan, “Yok, asla doğru değil. Bu bizim yapacağımız bir şey de değil. Bunu Ruslar kendileri ilan ettiler, kendileri bu işi organize edip götürdükler. Bu konuda bizim bir rolümüz yok” dedi. MİT Başkanı Kalın’ın Şam ziyareti Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın 12 Aralık’ta Suriye’nin başkenti Şam’a yaptığı ziyarete değinen Bakan Fidan, “Şimdi biliyorsunuz biz İbrahim Bey’i gönderirken ondan önce hem bölge ülkeleriyle hem Batılı ülkelerle geniş bir istişare içerisinde bulunduk, Şam’daki yeni yönetimle hem bölgedeki ülkeler hem dünya ülkeleri nasıl iletişim kurmalı? Yaptığımız temaslarla orada genel bir algı ve talebi gördük ve herkesin üzerinde aşağı yukarı ittifak ettiği belli prensipler vardı. Bunlar terör örgütlerinin yeni dönemde Şam’dan istifade etmemeleri, özellikle azınlıklara karşı iyi davranılması. Hristiyanlar, Kürtler, Aleviler, Türkmenler başta olmak üzere. Daha sonra kapsayıcı bir hükümetin kurulması gibi, komşularına tehdit olmaması gibi çeşitli oluşmuş görüşler vardı. İbrahim Bey bu görüşleri uluslararası toplumun, bölgenin ve bizim tabii ki görüşlerimizi karşı tarafa iletti. Karşı tarafın da verilerini aldı. Biz o verileri aldıktan sonra da zaten cumartesi günü biliyorsunuz Ürdün’de, Akabe Körfezi’nde çok önemli bir toplantı vardı. Oraya gittik ve orada da alacağımız kararlara temel teşkil eden görüşmeler yaptık” dedi. “Heyetin ve diğer bileşenlerin bir numaralı önceliği Beşar Esad’ın yaptığı hataları tekrar yapmamak” Türkiye’nin Suriye politikasına değinen Bakan Fidan, “Biliyorsunuz bizim Suriye’deki politikamız birkaç ayaklıydı bu geçtiğimiz on üç yıl boyunca. Bunlardan önemli bir politika da muhalefetiyle barışmayan Esad’dan dolayı daha fazla mültecinin Türkiye’ye gelmesini önlemekti. Onun için ileri hatlarda kontrolü elinde tutan muhalif unsurlarla Türkiye çalıştı. Özellikle Suriye Milli Ordusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi, bunlar Türkiye’nin birebir çalıştığı yerlerdi. İdlip’te, Heyet Tahrir el-Şam’ın kontrolü altında 4 milyon Suriyeli vatandaş yaşıyordu. Bunların belli bir kriz esnasında Türkiye’ye gelmesi mümkündü. Bu krizlerin çıkmaması, oradaki varlığın istikrarlı devam etmesi için bizler tabii ki belli bir koordinasyon içerisinde hep olduk ve o süreç içerisinde de Heyeti tanıma imkânımız oldu. Onlara özellikle modern yönetim algısı nasıl olur, modern yönetim sistemleri nasıl olur, onlar konusunda tavsiyelerimizi, nasihatlarımızı hep ilettik. Bizim gördüğümüz şu anda Heyetin ve diğer bileşenlerin bir numaralı önceliği Beşar Esad’ın yaptığı hataları tekrar yapmamak ve halkı kucaklayarak hak ettikleri bir refahı ve istikrarı götürmek. Bunu yapmada bizim yardımcı olmamız lazım, onların da hata yapmaması lazım” dedi. “Mesaimin yarısını 13 yıl boyunca Suriye krizi aldı” “HTŞ lideriyle uzaktan mı tanıştınız, yoksa belli münasebetlerle bir araya geldiniz mi?” sorusuna cevap veren Bakan Fidan, “Biliyorsunuz Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 13 yıl yöneticiliğini yaptım. Suriye krizi başladığı günden itibaren de, yani mesaimin yarısını 13 yıl boyunca Suriye krizi aldı. Buraya geldikten sonra da aldı. Belli aktörlerle her zaman için temasım oluyordu işim gereği” dedi. “Biz bölgede İran dominasyonu istemiyoruz, Türk dominasyonu istemiyoruz, Arap dominasyonu istemiyoruz” Esad sonrası Suriye’de diğer ülkelerin yayılmacı bir politika uygulamaması konusunda Türkiye’nin planlarının ne olduğuna dair soru üzerine Bakan Fidan, “Bu konu önemli bir konu, sorduğunuz için teşekkür ederim. Suriye’deki bu yeni dönem, yeni değişiklik olmadan önce de biz bölgede müttefiklerimizle, dostlarımızla bu konuyu çok masaya yatırıyorduk. Cumhurbaşkanımızın şöyle bir vizyonu var, bu dili geliştirmemiz lazım bölgede. Biz bölgede İran dominasyonu istemiyoruz, Türk dominasyonu istemiyoruz, Arap dominasyonu istemiyoruz. Ne Körfez’deki Araplar birbirlerini domine etsinler, ne oradan başka bir yeri domine etsinler, ne biz başka bir yeri domine edelim, ne İranlılar bir yeri domine etsinler. Artık bütün devletler, 2024’ten 2025’e geçiyoruz, gerekli miktarda olgunlaştılar, altyapıları güçlü. Çok güçlü bir Suudi Arabistan var, çok güçlü bir Birleşik Arap Emirlikleri var, çok etkili bir Katar var, Kuveyt var. Mısır gerçekten elinden geleni yapıyor, e Türkiye. Yani artık bizlerin bir araya gelip iş birliği kültürü içerisinde birbirimizin sınırlarına, egemenlik haklarına saygı duyarak, saygının ötesine geçip birbirimizi korumayı taahhüt ederek, omuz omuza vererek bölgede kendi çıkarlarımızı, kendi düzenimizi kurmamız gerekiyor. Aksi takdirde dışarıdan hegemonlar geliyorlar, bölgeye müdahale ediyorlar, bölgedeki kutuplaşmadan yararlanıyorlar ve bu bölgede uzun süreli, çok kanlı maliyetli çatışmalara yol açıyor. Hiç buna gerek yok, açık ve şeffaf bir şekilde bölge halkları, zaten hepimiz akrabayız birbirimizle, hepimiz Müslümanız, hepimiz aynı dindeniz, bir araya gelip bizim büyük bir olgunluk ve profesyonellik içerisinde menfaatlerimizi, isteklerimizi, hassasiyetlerimizi tanımlayıp birbirimizle, nasıl Avrupa’da, Kuzey Amerika’da, başka yerlerde ittifaklar kuruluyor, ekonomik, siyasi, askeri, bunların hepsini de bu coğrafyada yapmak mümkün” dedi. “Yeni dönemde İran’ın da ders çıkartacağını düşünüyorum” Bölgedeki devletlerin olgunlaştığına dikkat çeken Bakan Fidan, “Bizim coğrafyamızın toprağı bereketli, insanı verimli ve çalışkan, dürüst. Devletler artık olgunlaşmış durumda. Artık bir araya gelip yapabileceğimiz çok şey var. Bizim mesajımız bu. Yani o dominasyon fikri, emperyal fikirlerin rafa kaldırılması lazım. Yani birilerinin vekil kullanarak bölgede başka ülkeleri yönetmeye çalışması, birilerinin geri planda para vererek başka bir şey yapmaya çalışması, menfaatini korumaya çalışması önceden. Yani bunlar bir aksiyon karşı reaksiyon üretiyor, reaksiyon başka bir aksiyon üretiyor derken bir kısır döngü içerisine giriyoruz. Bölge, artık bu kısır döngüden çıkacak kadar ders almış durumda. Bölgemiz son 20-30 yıldır gerçekten inanılmaz derecede büyük bir ateş sarmalının içerisinde. Körfez’dekiler Yemen probleminden etkilendiler, bizler Irak ve Suriye probleminden etkilendik. Ben yeni dönemde İran’ın da ders çıkartacağını düşünüyorum, İran’a da yardımcı olmamız lazım yapıcı bir şekilde. Suriye’deki yeni yönetime de isteklerimizi ileterek yardımcı olmamız lazım. Ben Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Mısır’ın, Katar’ın bir araya gelerek, Ürdün’ün de, bölgedeki kritik sorunları çözmede çok ciddi adımlar atabileceğine inanıyorum, Akabe’deki toplantıyla da buna başladık. Önemli olan devletlerin samimi olması” dedi. “Suud makamlarıyla oldukça iyi ilişkimiz var” Suudi Arabistan ile Türkiye’nin Suriye konusunda temas halinde olup olmadığı sorulan Bakan Fidan, “Evet. Tabii var, var konuşuyoruz. Yani Suud makamlarıyla oldukça iyi ilişkimiz var. Çok açık ve samimi konuşuyoruz. Yani hem güvenlik servisleriyle hem Dışişleri Bakanıyla çok dikkatli bir şekilde ilişkileri götürüyoruz. Burada dediğim gibi yani, her devlet artık kendi olgunluğunu tamamlamış durumda. Kimsenin kimseye yalan söylemeye, tuzak kurmaya hiç mecali de yok. Bu bizlere de yakışmaz, bölgede olgun ülkeler olarak. Suudi Arabistan’ın şu anda çok büyük bir potansiyeli var, büyük bir dönüşümden geçiyor Suudi Arabistan. Başbakan Muhammed bin Selman, Veliaht Prens, gerçekten hem aynı anda birçok dönüştürücü hareketi yapıyor, sadece altyapıyı değil, toplumsal dönüşümü de şu anda sağlamakla meşgul. Benim gördüğüm, bölgedeki ülkeler Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar bunların hepsi kalkınmalarını gerçekleştirmekle meşgul, Mısır da dahil olmak üzere. Herkes savaş olmasın, istikrarsızlık olmasın, altyapılarımızı geliştirelim, yirmi birinci yüzyıla uygun teknolojik yatırımlarımızı yapalım, ticaretimizi ilerletelim, toplumlarımıza daha iyi hizmet yapalım. Bakın, şimdi Körfez ülkelerinde ve diğer ülkelerde niye çok fazla toplumsal rahatsızlık çıkmıyor? Çünkü oradaki yönetimler kazandıkları paraları, petrolden gelen parayı halkına harcıyorlar, temel hizmetleri götürüyorlar, altyapıyı götürüyorlar, eğitimi götürüyorlar, moderniteyi götürüyorlar. Bunlar olduğu sürece yani oradan bir sıkıntı çıkmıyor. Ama halklarına hizmetleri götürmeyen toplumlarda sıkıntı çıkıyor. Dolayısıyla bizim el birliğiyle, el ele vererek yeni dönemde özellikle Suudi Arabistan’la çok yakın iş birliği içerisinde ve diğer kardeş ülkelerle iş birliği içerisinde yeni bir anlayışı, yeni bir vizyonu bölgede hep beraber hayata geçirmemiz gerekiyor” dedi. “Bir gecede veya bir ayda, bir yılda bir İsviçre demokrasisi beklemek çok gerçekçi olmaz” Türkiye’nin Suriye’de sivil ve demokratik bir devlet inşa edilmesini arzuladığını aktaran Bakan Fidan, “Kesinlikle bizim arzuladığımız o, hem sivil hem demokratik bir devlet istiyoruz. Tabii orada şu anda, Suriye, kendi içinde de Beşar Esad’dan kurtuldu, ama yeni dönemde de birtakım problem, sorun alanları olabilir. O konuyu çözmede bölge ülkeleri olarak bizim Şam’daki yeni yönetime yardımcı olmamız gerekiyor. Zaten asıl çalışmamız gereken nokta da o beraber bir şekilde. Birincisi Şam, yani bir gecede veya bir ayda, bir yılda bir İsviçre demokrasisi beklemek çok şey olur, gerçekçi olmaz. Yani oradaki temel sorunların hali, bir defa yönetimde kuşatıcılığın yansıması önemli. Diğer hem coğrafi olarak hem etnisite olarak orada bir yönetime yansıması olmalı. Orada anayasal vatandaşlık üzerinden, yani çeşitli ayrımcılığı da ve bölücülüğü de teşvik etmeden bir bütüncül milli devlet sınırları içerisinde yönetimin kurulabileceğine inanıyorum. Burada sadece bir hassas geçiş dönemi var, o da Suriye muhalefetini oluşturan grupların yani kuzeydeki gruplar biliyorsunuz Suriye Milli Ordusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Heyet Tahrir el-Şam, güneyde de gruplar vardı ve bunların aslında bir süreç içerisinde artık bir konsolidasyona gitmesi önemli. Bu hassas bir süreç. Ben bu sürecin iyi yönetileceğini düşünüyorum. O konuda elimizden gelen yardımı yapıyoruz. Çünkü güvenlikle ilgili, asayişle ilgili istikrar sağlandı mı, ekonomiyle ilgili, ticaretle ilgili, kalkınmayla ilgili, altyapıyla ilgili, temel hizmetleri vatandaşa götürmekle ilgili işlemlere de süratle başlanır” dedi. “Her ülkenin Suriye ile iş birliği yapmak için ne türden bir beklenti içerisinde olduğunu söylemesi lazım” HTŞ’nin gelecekte atacağı adımlara ilişkin soru üzerine Bakan Fidan, “Şimdi şöyle bizim rolümüz, biz kendi izlenimlerimizi anlatabiliriz ve onlarla ilgili belki şu ana kadarki olan süreç içerisinde belki belli platformları oluşturmada yardımcı olabiliriz, bir araya gelmede. Ama her şeyden önemlisi ben neyi anlatırsam anlatayım karşı tarafa, Heyet Tahrir el-Şam’ın ve Şam’daki yeni yönetimin yaptıklarını gizleyemezsiniz, söyleyemezsiniz. Eğer ben yanlış bir reklam yapıyorsam yalancı çıkan ben olurum. Dolayısıyla hep beraber yeni yönetimin, oradaki arkadaşların ne yaptığına bakacağız. Uluslararası toplumun, bölgesel müttefiklerin, ülkelerin -başta Arap ülkeleri olmak üzere- nasihatlarını dinliyor mu, gerekli adımları atıyor mu? Terörle ilişki kurmaması, azınlıklara kötü muamele yapılmaması, bunlar başlangıç noktaları, fevkalade önemli. Kadın haklarıyla ilgili konular, bunlar önemli. Şu ana kadar bunlardan bir şikayet görmedik ama her şey çok yeni. Dolayısıyla bizim tavsiyemiz gerek Amerikalılara, gerek Avrupalılara, gerek bölgedeki ülkelere temas edin, hangi konularda hassas olduğunuzu, yani evrensellikle ilgili, yani biz burada ülke çıkarlarından değil, burada bir tane ülkenin çıkarı olur, o da Suriye’nin çıkarı ve Suriye halkının çıkarı. Her ülkenin Suriye ile iş birliği yapmak için ne türden bir beklenti içerisinde olduğunu söylemesi lazım. Ben bu noktada yeni yönetimin Suriye’de şu anda çok dikkatli bir diplomatik ilişki tarzı geliştirdiğini ve dikkatli bir diplomatik dil kullandığını görüyorum. Ama eskiden bir laf vardı, bu teyit konularında “güven kontrole mani değildir” diye. Burada da yani güven tabii ki olacak söylenene ama hepimiz burada da göreceğiz yani işlerin nasıl gittiğini. Ama tekrar ediyorum, bizim hep beraber bölge ülkeleri olarak yeni yönetime yardımcı olmamız lazım ki milyonlarca insan, 10 milyondan fazla Suriyeli tekrar evlerine dönsünler, bir ekonomi canlansın. Bölge ülkeleri üzerindeki, Ürdün’ün üzerinde, Mısır’ın üzerinde, Irak’ın üzerinde, Türkiye’nin üzerinde ve Avrupa’nın üzerinde oluşturulmuş basınçlar var. Herkes bu Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yaptı. Bunların geri dönüp bu basıncın ortadan kalkması da önemli” dedi. “İsrail hiçbir zaman için Esad’ın gitmesini istemedi” Suriye’deki gelişmelerin Gazze Şeridi’ndeki duruma etkisi sorulan Bakan Fidan, “Benim bu konuda farklı fikirlerim var. Yani 13 yıl İstihbarat Başkanlığı yaparken, bölgede İranlı arkadaşlarımızla da çok konuştuk. Yani sizin özellikle Suriye’de Beşar Esad’ın İsrail’e karşı bir direniş cephesinin bir unsuru olması meselesi bir şaka. Yani Beşar Esad İranlılara yer veriyordu. Suriye’den İsrail’e herhangi bir askeri harekat gördünüz mü siz? Görmediniz. İsrail’den Suriye’ye askeri harekat gördünüz mü? Görmediniz. İsrail’den yapılan bütün askeri harekatlar İranlı ve İranlı milislere yönelikti, yani Suriye ile ilgili bir problemi yoktu. Esad kendini geriye çekmişti, İran’la İsrail’in kendi toprağında savaşmasını seyrediyordu. Bakın ben size bir şey söyleyeyim, Suriye muhalefeti bundan 6-7 sene önce Şam’da şimdiki yaptıklarını yaptığı sırada, o zaman Biden Başkan Yardımcısıydı, Türkiye’ye geldi, Cumhurbaşkanımızla görüştü ve biz Esad’ın gitmesini istemiyoruz dedi. Biz biliyoruz aslında bu onun değil İsrail’in bir görüşüydü. İsrail hiçbir zaman için Esad’ın gitmesini istemedi. Esad’ın İranlılara verdiği ortamdan mutsuzdu İsrail. Ama Esad’ın genel manada kendisi için faydalı bir aktör olduğunu biliyordu. Yani son güne kadar, Amerikalıların bize söylediği harekat başladıktan sonra da, İsrail, Esad’ın gitmesini istemiyor” dedi. “Yeni yönetimin de ben İsrail’le bir çatışma arayacağını düşünmüyorum” “Esad, İsrail’in gündemine hizmet ediyordu ve İsrail’in güçlenmesine katkıda bulunuyordu diyebilir miyiz?” sorusuna cevap veren Bakan Fidan, “Şöyle, yani burada realist politikalar izlemek lazım. Esad’ın yürüttüğü politika belli noktalarda realist politikaydı. Yani burada ben sadece yapılan reklamın yanlışlığını anlatmaya çalıştım. Yeni yönetimin de ben İsrail’le bir çatışma arayacağını düşünmüyorum. Herkesin kendi sınırları içerisinde kendi işine bakması gerekiyor. İsrail’in Suriye topraklarını işgal etmemesi, ondan vazgeçmesi gerekiyor. Suriye’nin de İsrail’e yönelik bir şey yapmaması gerekiyor. Karşılıklı bir şey olursa o zaman yapılabilir. Onun için tehdit algısını yeniden tanımlamak lazım. Şimdi bölgeden İranlı unsurlar çekildiler ve İsrail için temel endişe kaynağının belli noktalarda elimine olmuş olması lazım. Ama İsrail’in halihazırda en kötü senaryoya göre düşünüp, Suriye’deki belli tesisleri vurması ve belli yerleri işgal etmesi de kabul edilebilir bir şey değil. Yani bu bir bağımsız ülkenin, egemen ülkenin toprağının gereksiz yere işgalidir, bunu haklı çıkartacak herhangi bir emare olmadan bunun yapılması da doğru değil” dedi. “Gazze’de yaşananlar, Batı Şeria’da devam eden işgal ve ilhak, bunların durması gerekiyor” İsrail’in Suriye topraklarına düzenlediği saldırılara ilişkin soru üzerine Bakan Fidan, “Cevabı basit. Suriye halkının kendi vicdanını, çoğunluğunu temsil eden her iktidar, İsrail’in etrafındaki her iktidar, İsrail için bir tehdittir. Beşar Esad, Suriye halkının çoğunluğunu temsil etmiyordu. Halktan meşruiyet alamadığı için dışarıdaki güçlerden meşruiyet alması gerekiyordu. Yeni gelen yönetimin Suriye halkının temel değerlerini yansıttığı için Şimdi 20 milyon Suriyeliye sorduğunuz zaman İsrail’le ilgili ne düşünüyorsunuz diye, ne diyecekler? Kötü düşünüyoruz diyecekler. Şimdi bu kötü düşüncenin tabii ki iktidarda olması, meşru yansıma bulması İsrail’in işine gelmiyor. Dolayısıyla İsrail burada açıkçası en kötü senaryoyu göz önüne alıp buradan bir zarar gelecek diye birtakım adımlar atıyor. Ama ben hem yeni yönetimle konuştuğum için biliyorum, hem genel şartlarda değerlendirdiğimizde şu anda yeni yönetimin elinde harap olmuş bir ülke var. Milyonlarca insan perişan durumda, bunlara hizmet götürmesi gerekiyor. Bölgede savaşa dayalı, yayılmaya dayalı bir çatışmanın olmaması gerekiyor. Ama şunu da unutmamak lazım, bölge ülkeleri ve bölge halklarının hassas oldukları birkaç tane mesele var. Kudüs konusu önemli, Filistin meselesi önemli. Siz, Filistinli Arap kardeşlerimizi çoluk çocuk demeden soykırıma tabi tutarsanız, bu, bölgedeki bütün halkları, bütün devletleri ister istemez isyana götürür. Bunun durması gerekiyor. Gazze’de yaşananlar, Batı Şeria’da devam eden işgal ve ilhak, yani bunların durması gerekiyor. Bunlar bölgeye çok negatif mesajlar gönderiyor ve bölgedeki halklar belli konularda mahrumiyeti çekerler ama söz konusu Gazze ve Filistin olduğu zaman da seslerini yükseltirler. Yani İsrail’in bunu artık hesaba katması gerekiyor” dedi. İran ve Rusya’nın Suriye’de soğuk ya da sıcak savaş başlatıp başlatamayacağı konusunda gelen soruya Bakan Fidan, “Tabii ki her zaman için başlatacak yetenekleri olabilir ama ben İran’ın da Rusya’nın da bunu yapacağını düşünmüyorum. İran da Rusya da son derece gelişmiş karar alma mekanizmaları olan iki ülke. Sahadan gelen verileri görüyorlar, yeni döneme bir an önce adapte olup devam etmek gerekiyor. Biz yeni dönemde de hem İran’la hem Rusya’yla da konuşarak sorunları çatışmadan, her iki tarafın lehine olacak şekilde nasıl yönetiriz onu yürütmeye gayret edeceğiz” cevabını verdi. Suriye’deki terör örgütü PKK/YPG konusunda Türkiye’nin ne yapmayı planladığı sorulan Bakan Fidan, “YPG, PKK’nın Suriye’deki bir koludur. Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan ve Avrupa’dan gelmiş uluslararası terörist savaşçıların yönettiği bir organizasyon. Bunu her ne kadar Amerikalılar dünyaya farklı şekilde pazarlasalar da olayın özü bu. Artık bu yalan ortadan kalkmalı. PKK’nın hem Suriye’de Arap topraklarını işgal etmesi, hem Suriye halkının tamamına ait olan doğal gaz ve petrol kaynaklarının üzerine oturması, Kürtlere, Araplara muazzam kötü davranması artık son bulmalı. Yani bu konuda ben artık uluslararası bir anlayışın, birliğin olduğunu düşünüyorum. Arap toprakları kurtulmalı. Ben geçen bir konuşmamda da söyledim, bölgenin otantik halklarının bulduğu otantik topraklar Kürtler, Araplar, Türkmenler, Yezidiler, Aleviler kendi yerlerinde yaşamalı, kimse yerinden edilmemeli. Kürtlerin ait olduğu yerler var, Arapların, Türkmenlerin. Ama başkasının gidip toprağını işgal edip, dışarıdan aldığınız destekle, bu devam edemez ve etmemeli de, etmeyecek de inşallah” dedi. Esad’ın kardeşi Mahir Esad’ın akıbeti hakkındaki soru üzerine Bakan Fidan, “Bizde bilgi yok. Merak da etmiyorum açıkçası. O, Suriye rejiminin, Suriye’deki yeni yönetimin açıkçası işi, savaş suçlularının artık bulunması ve aranması” dedi. “Suriye’de Ali Memlük, Hüsam Luka gibi mevkidaşlarınız vardı. Bu insanlar daha sonra ülkeden çıkış için yardım bağlamında sizinle bir temasa geçtiler mi?” sorusuna Bakan Fidan, “Geçmediler” yanıtını verdi. “Esad’la hiçbir araya geldiniz mi?” “Geçtiğimiz üç yıl içerisinde Esad’la hiçbir araya geldiniz mi Sayın Bakan?” sorusu üzerine Bakan Fidan, “Yok gelmedim. Yani gelmek için teşebbüsümüz oldu, istedik ama kabul etmediler. Yani ben istedim. Hatta bölgedeki ülkeleri aracı yaptık Irak başta olmak üzere, başka ülkelerin adını da söylemeyeyim. Hepsine hayır” dedi.

Fidan YPG’yi uyardı: Suriye’yi terk edin Haber

Fidan YPG’yi uyardı: Suriye’yi terk edin

Esad rejiminin devrilmesinin ardından iki önemli dosya daha fazla öne çıkacak. İlk dosya Suriye’deki YPG-PKK varlığı, ikincisi ise DAEŞ’in geleceği. Dışişleri Bakanı Fidan, uzun zamandır Türkiye’nin gündeminde olan bu iki önemli dosyaya ilişkin son durumu NTV yayınında değerlendirdi ve özellikle YPG konusunda net konuştu. Fidan’ın verdiği bilgiler, YPG’nin artık bölgede barınamayacağı yönünde. Fidan, örgütün izlemesi gereken yöntemi de aktardı, seçenekli bir planın ayrıntılarını paylaştı. “YPG’NİN ZEMİNİ ÇÖKTÜ” Fidan öncelikle, Amerika ve Avrupa’dan önemli destek alan örgütün, gizli anlaşmalarla varlığını sürdürdüğünü aktarırken, “Suriye’de Rusların, İranlıların ve rejimin sahibi olduğu bir zemine kendini oturtmuştur. Bu zeminle de zımni anlaşmaları vardı karşılıklı çok fazla birbirlerine dokunmadıkları. Şimdi bu zemin çöktü. Rusların, rejimin ve İranlıların olmadığı bir zemin var.” dedi. Yeni Suriye yönetiminin PKK-YPG’yi istemeyeceğini ve ülkenin bütünlüğünü sağlamaya çalışacağını belirten Fidan, örgütün artık zemin bulamayacağını belirtti. Fidan, “Yeni bir Suriye var ve yeni Suriye kendi toprak bütünlüğünü sağlamak konusunda da mutlaka kararlı olacak. Suriyeli muhalifler yıllardır rejime karşı savaşıyorlar, inanılmaz zulümlere ve kayıplara maruz kalmışlar ve şimdi vatanlarını tekrar alıyorlar.” diye konuştu. ÇOK SEÇENEKLİ PLANIN AYRINTILARI  Türkiye’nin YPG’nin ortadan kaldırılması için kararlı olduğunu belirten Fidan, “YPG’nin ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz. Ya kendi kendilerine fesh ederler ya da fesh edilirler.” diye konuştu. Fidan, örgütün kendisini fesih edebileceği yöntemi de paylaştı: ” – Şimdi burada belirli paratametreler var. Biz her ne kadar imkan ve kabiliyetlerimiz olsa da Suriye’deki kardeşlerimizin kendi toprak bütünlüğü sağlamak için atacağı adımları, bu tehditi berteraf etmesi için atacağı adımları, tehdidi elimine etmesini bekleyeceğiz. – YPG elimine edilirken, bölgenin kadim şehirlerinde yaşayan, kadim Kürtlere, orada yaşayanlara bir zarar gelmemesi lazım. Çünkü YPG’nin Araplara yaptığı Kürtlere yaptığı, her zaman için ortada. – Sivil nüfusun yani Kürtlerin Araplara, Arapların Kürtlere, bir tayzikinin olmaması lazım. Yeni yönetimin bu konuda dikkatli olması lazım. Biz Kuzey hattı boyunca söylüyoruz, kadim çoğrafyadaki insanların otantik yerlerinde durup kazaya belaya düçar olmaları gerekir. – Bunun için YPG elimine edilirken, bunun bir taraftan sağlanması önemli. Ben heyetin (HTŞ) bilinçli olduğunu görüyorum, bizim de telkinlerimiz bu yönde. –  Suriye’nin artık milli bir hükümet var. Bunlar gelecekler, YPG tanımazlar. Başka güç de tanımazlar.” KOMUTA KADEMESİ SURİYE’Yİ TERK ETMELİ  Fidan, YPG’nin aşamalı şekilde Suriye’den çekilmesi gerektiğini belirtirken, bu aşamaları şöyle sıraladı: “- Birinci aşamada bir an önce YPG-PKK içinde bulunan Suriyeli olmayan, uluslarası terörist savaşçı statüsünde olan unsurların ülkeyi terk etmesi lazım. – Türkiye’den, İran’dan, Irak’tan ve Avrupa’dan gelen PKK kadrolarının bugün itibariyle ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. – İkinci aşamada, YPG’nin bütün komuta kademesinin, Suriyeli olanların da ülkeyi terk etmesi gerekiyor. – Daha sonraki PKK’lı olmayan kadroların yeni yönetimle, anlayış birliği içinde silahlarını bırakarak, normal hayatlarına dönerek artık milli eşitlikçi, bütüncül Suriye içerisinde hayatlarını devam etmeleri gerekiyor. Onlara satılan rüya, kandırmacanın da kazasız belasız onlar açısından bitmesi gerekiyor.” DAEŞ DOSYASI Fidan, Suriye’ye ilişkin ikinci önemli dosya, DAEŞ konusunda ise, Avrupalıların kendi vatandaşlarını alıp götürmesi gerektiğini söyledi. “Batılılar DAEŞ’li olanları kendi vatanlarına getirmemek için başka bir terörist örgütü kullanıyorlar, bunun bize ürettiği yükü umursamıyorlar. Avrupalı devletlerin kendi DAEŞ unsurlarını alıp götürmesi gerekir. Avrupa’nın YPG tarafından sürekli şantaja tutulması akıl tutulması. DEAŞ’la mücadele dedikleri aslında DAEŞ tutuklularına yapılan gardiyanlık işi.” diye konuşan Fidan, bu konudaki planı ise şöyle özetledi: “-  DAEŞ’le mücadele açısından iki hassas mesele var. Bunlardan birincisi DAEŞ kampları ikincisi tutukluların bulunduğu cezaevleri. Kamplarda biliyorsunuz kadın çoluk çocuk binlerce insan yaşıyor. Bunların çoğu Iraklı ve Suriyeli. Irak ve Suriye’nin bir araya gelip bu insanlara ne yapacaklar akacaklar bunlar bir an önce karar vermeleri gerekiyor. – Şam’daki yönetim oturduktan sonra atılması gereken ilk adımlardan biri de Irak ve Suriyelilerin bulunduğu tam el kampına ilişkin bir çözüm geliştirmesi. Diğer taraftan cezaevinde bulunan DAEŞ unsuslarının cezaevinde tutulması ile ilgili hangi türden stratejiler geliştirilmesi gerekiyor onlara bakmamız lazım. Onun da aşamalı kademeli planlamaları var.”

Hakan Fidan: “Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği faaliyete geçecek” Haber

Hakan Fidan: “Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği faaliyete geçecek”

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı canlı yayın programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Dışişleri Bakanı Fidan, HTŞ’nin hakimiyetinde 5 milyon Suriyeliyi yönettiğini dile getirerek, “Sadece İdlib’de 4 milyon Suriyeli kardeşimiz vardı. 4 milyon Suriyeliye geçtiğimiz 5-6 yıl içerisinde belediyecilik hizmetleri, eğitim hizmetleri, temel hizmetler, ulaşım gibi birçok konuda hizmet verme konusunda tecrübeleri oldu” dedi. Bakan Fidan, Suriye’nin milli bir hükümeti olduğunu belirttiği konuşmasında, “Suriye’nin artık hakim milli bir hükümeti var. Bunlar gelecekler. YPG tanımazlar bunlar, başka güç de tanımazlar. Kendi toprağını, kendi egemenliğini geri alır. Herkes kendi yuvasına dönmek ister muhakkak. Oradaki şartlar iyileştikçe, burada bir devamlılık olduğu duygusu oluştukça ben geri dönüşlerin tabii ki artacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı. Bakan Fidan, İsrail’in Suriye politikaları hakkında ise “Bence bu strateji çok tehlikeli. Bu strateji büyük bir provokasyona yol açabilir. Bunu göz ardı ediyorlar. Her şey bu kadar güllük gülistanlık gitmeyebilir. Onun için kendilerine haber yolladık. Artık provokasyondan vazgeçin, Suriye yönetiminin kontrolü altında bulunan yerleri bombalamaktan vazgeçin” diye konuştu. Bakan Fidan ayrıca Türkiye’nin Şam Büyükelçiliğinin yarından itibaren faaliyete geçeceğini açıkladı.

Bakan Fidan: Suriye’de artık birlik zamanı Haber

Bakan Fidan: Suriye’de artık birlik zamanı

Bakan Fidan, Türkiye’nin Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne önem verdiğini belirterek, “Suriye halkı ülkelerinin geleceğini yeniden şekillendirecek. Ülkelerini terk etmek zorunda olan milyonlarca Suriyeli artık ülkelerine dönebilirler” dedi. Bakan Fidan, muhalif güçlerin farklı gruplardan oluştuğunu ancak aralarında bir koordinasyon mekanizmaları olduğunu belirtti. Suriye’de yeni yönetim sürecinde birlik ve beraberliğin önemine vurgu yapan Fidan, “DEAŞ ve diğer terör örgütleri konusunda aynı endişedeyiz. Bu durumu kullanmalarını istemiyoruz. ABD’li dostlarımızla görüşme halindeyiz, bu terör örgütlerinden gelebilecek her türlü tehdide karşı kendimizi savunma hakkımız olduğunu biliyorlar. Herhangi bir PKK uzantısı Suriye’de meşru taraf “Milyonlarca Suriyeli artık ülkelerine dönebilirler” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde: Suriye halkı ülkelerinin geleceğini yeniden şekillendirecek. Türkiye, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne önem veriyor. Ülkelerini terk etmek zorunda olan milyonlarca Suriyeli artık ülkelerine dönebilirler. Kapsayıcılık ilkesinden hiçbir zaman taviz verilmemeli. Bölgede ve bölge dışındaki tüm aktörlerin sakin biçimde hareket etmeleri tavsiyesinde bulunuyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalı. Terör örgütleri DEAŞ ve PKK’nın bu süreçte bir kazanım sağlamaması için mücadele etmeliyiz. Suriye’de yeni hükümetin tüm tarafları kapsayıcı şekilde hareket etmesi gerekir. Biz Suriye’de barışın tesisi için elimizden geleni yapacağız. Bölgesel aktörlerle işbirliğimizi devam ettireceğiz. “Esed rejimi uzlaşı fırsatını kaçırdı” (Esed’in nerede olduğu bilgisi) Bununla ilgili herhangi bir yorum yapamam, muhtelemen Suriye dışındadır. Suriye’nin istikrarı için çok uzun zamandır çaba gösteriyoruz. Bunlar zorlu ve yoğun çalışılması gereken zamanlar. Bölgesel ülkelerin yeni Suriye’yi zorluk çıkarmayan bir yapı olarak görmesi gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız son birkaç aydır Esed’e ulaşmaya çalıştı ancak bu çabalar sonuçsuz kaldı. Biz Suriye’deki sorunları yakından biliyoruz. Rejim yavaş yavaş çöküyordu, biz de bunu görüyorduk. Onlarla herhangi bir temasımız olmadı. Astana sürecinin savaşı dondurmasından bu yana rejimin son derece değerli bir zamanı vardı problemlerle baş edebilmek için. Ancak 2016’dan bu yana yüksek bir gerilimle süreci yönettiler. Mevcut problemleri çözmek için adım atmadılar. Bu aslında bir mermi bile atılmadan Halep’in neden düştüğünü açıklıyor. Türkiye, komşu ülkelerle birlikte Suriye’nin yeniden inşa edilmesi için elinden geleni yapacak. Yeni yönetim ile işbirliği yapılacak. “ABD ile temas halindeyiz” Muhalif güçler farklı gruplardan oluşuyor ancak bir koordinasyon mekanizmaları var aralarında. Ellerinde çok daha büyük bir iş var başarmaları gereken. Umarız ki biraraya gelerek geçiş dönemini sağlıklı bir şekilde tesis edebilirler. DEAŞ ve diğer terör örgütleri konusunda aynı endişedeyiz. Bu durumu kullanmalarını istemiyoruz. ABD’li dostlarımızla görüşme halindeyiz, bu terör örgütlerinden gelebilecek her türlü tehdide karşı kendimizi savunma hakkımız olduğunu biliyorlar. Herhangi bir PKK uzantısı Suriye’de meşru taraf olarak değerlendirilemez, görüşecek bir taraf olamaz.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.