Milli Eğitim Bakanı Yusuf, 2025 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerinin sürdüğü TBMM Genel Kurulu’nda konuştu. Tekin, eğitimin yalnızca belirli mekânlara özgülenebilecek formel süreçlere işaret eden temel bir insan hakkı olmadığını, aynı zamanda en geniş anlamıyla demokrasinin teminatı, toplumsal adaletin güvencesi ve sürdürülebilir kalkınmanın lokomotifi olduğunun altını çizdi. Bakan Tekin, “Her bir bireyin kendi potansiyelini gerçekleştirebilmesinin vasıtası, toplumsal gelişme ve kalkınmanın tabii yolu, milli kimliği inşa ve tahkim etmenin felsefi temeli ve evrensel olana katılmanın rasyonel imkânıdır. Bu çok yönlü işlev ve önemi dolayısıyla eğitim kavramı kısa, orta ve uzun vadeli tüm eylem planlarının en merkezi olgusu olarak öne çıkmaktadır. Nitekim bizler de Milli Eğitim Bakanlığı olarak bu bilinçle hareket ediyor, gerek Anayasamızla gerekse ülkemizin taraf olduğu muhtelif uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan eğitim hakkının tüm yönleriyle tahakkuk etmesi ve her alanda işlevsel olması için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den Avrupa Konseyi Sözleşmelerine kadar uluslararası taahhütlerimiz doğrultusunda insan haklarına dayalı bir eğitim politikasını tesis etme çabası içindeyiz” ifadelerini kullandı.
Tekin şöyle konuştu:
“Adaletsiz katsayı uygulamalarıyla Anadolu’nun evlatlarının yollarını kapatan, başörtüsü yasağıyla genç kızlarımızı üniversite kapılarından geri çeviren, milli ve manevi değerlerimize sırt çeviren, antidemokratik dayatmalarla milletimizin inançlarını baskı altına almaya çalışan ve kendi kültürüne yabancılaşmış zihniyet, tarih önünde mahkûm edilmiştir. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki o günler artık geride kalmıştır. AK Parti iktidarlarının kümülatif birikimleri eşliğinde devam eden demokrasi yolculuğumuz boyunca her türlü yasakçı anlayışla mücadele edilmiş ve tüm baskıcı yaklaşımlar tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştır. Bu dönemde milletimizin bütün renklerini ve inançlarını kucaklayan, ‘vicdanlara hürriyet, inançlara serbestiyet’ tanıyan özgürlükçü bir laiklik anlayışı benimsenmiştir. Yasakçı zihniyet tasfiye edilirken, inanç ve düşünce hürriyetini devletin teminatı altına alan ve bireylerin vicdanlarını özgürleştiren bir düzen inşa edilmiştir. Yasaklarla örülmüş bu hazin geçmişi ardımızda bırakmanın huzuru ve özgüveniyle ülkemiz her alanda büyük bir gelişme ivmesi yakalamış, eğitim ise bu sürecin lokomotif alanlarından biri olmuştur. Eğitim sistemimiz artık insan haklarını, demokratik değerleri ve milli hassasiyetleri aynı potada eriterek milletimizin tarihi yürüyüşüne rehberlik etmektedir. Hiçbir ideolojinin ya da dogmanın arkasına saklanmadan, her bireye eşit fırsatlar sunmayı hedefleyen bu vizyon, eğitimde adaleti ve toplumsal barışı esas almaktadır.”
Eğitimin AK Parti hükümetlerinin daima önceliği olduğunu ve bütçelerinde en büyük payın eğitime ayrıldığını ifade eden Tekin, “Eğitim alanındaki tüm yatırımlarımızın ardında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve vizyonu bulunmaktadır. Kendilerine, eğitimi her zaman öncelikli gören yaklaşımları için şahsım ve Bakanlığımız adına şükranlarımı sunuyorum. Milli Eğitim Bakanlığı, 2002 yılında merkezi yönetim bütçesinden en büyük payı alan 4. kurum iken, 2003’ten itibaren bu sıralamada en üst sıraya yükselmiştir. 2025 yılı itibarıyla eğitim bütçemiz 2 trilyon 186 milyar TL’lik bir kaynakla merkezi yönetim bütçesinin yüzde 14,84’üne tekabül etmektedir. Müsaadenizle bugün itibarıyla eğitimde ulaştığımız seviyeyi temel göstergeler açısından ve muhtelif rakamlar eşliğinde sizlerle paylaşmak istiyorum. Komisyon görüşmelerinde tüm detaylarıyla sunduğumuz üzere derslik sayımız 2002’de 367 bin iken, bugün 734 bine ulaşmıştır. Bu sayede derslik başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 36’dan 23’e, ortaöğretimde ise 30’dan 22’ye düşmüştür. Öğretmen kadromuz 2002’de resmi okullarımızda 515 bin iken, bugün 1 milyon 42 bini aşmıştır. Görevdeki öğretmenlerimizin yüzde 79’u hükümetlerimiz döneminde atanmış, bu süreçte toplam 819 bin öğretmenimizin ataması gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Bakanlığımıza bağlı özel okullarımızda da 164 bin öğretmen görev yapmaktadır. Böylece eğitim sistemimizde gerçekleştirdiğimiz iyileştirmeler sayesinde ülkemiz OECD ortalamalarına erişmiş ve uluslararası göstergelerde hak ettiği konuma ulaşmıştır. Bu başarı, ülkemiz adına gurur verici, çocuklarımız adına ise memnuniyet veren bir kazanımdır” şeklinde konuştu.
Tekin, PISA raporruna değinerek, “Aralık 2023’te yayımlanan PISA 2022 raporuna göre, Türkiye son 20 yılda matematik ve fen bilimleri alanlarında performansını istikrarlı bir şekilde artıran yalnızca dört ülkeden biri olmuştur. Ayrıca fiziksel ve sosyal öğrenme ortamları açısından Türkiye’nin OECD ülkelerinden daha iyi bir seviyede olduğu tespit edilmiştir. Benzer şekilde 4 Aralık 2024’te yayımlanan TIMSS 2023 sonuçları da bu başarıyı pekiştiren diğer önemli bir kaynaktır. TIMSS 2023 raporuna göre, Türkiye hem kısa hem de uzun vadede performansını istikrarlı bir şekilde artıran ülkeler arasında yer almaktadır. Özellikle 4. sınıf düzeyindeki sonuçlar, Avrupa ve OECD ülkeleri arasında Türkiye’nin elde ettiği başarıların kanıtıdır. Türkiye, 4. sınıf fen bilimleri alanında Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada, matematik alanında ise 2. sırada yer almıştır. Bu başarının daha çarpıcı bir boyutu ise, Türkiye’nin uygulamaya katılan tüm ülkeler ve OECD ülkeleri arasında her iki alanda da puanını en fazla artıran ülke olmasıdır. Örneğin 4. sınıf matematik alanında Türkiye, ilk defa uygulamaya dâhil olduğu 2011 yılında 50 ülke arasında 469 puanla 35. sırada iken, TIMSS 2023 uygulamasında puanını 553’e yükseltmiştir. Bu puanla Türkiye araştırmaya katılan ülkeler arasında 8. sırada, OECD üyesi ülkeler arasında ise 4. sırada yer almıştır. Matematik alanındaki bu dikkat çekici yükseliş, fen bilimleri alanındaki başarılarımızla da taçlanmıştır. Türkiye 4. sınıf fen bilimleri alanında uygulamaya ilk kez dâhil olduğu 2011 yılında 463 puanla 36. sırada iken, TIMSS 2023 uygulamasında 570 puanla araştırmaya katılan ülkeler arasında 4. sıraya, OECD üyesi ülkeler arasında ise 2. sıraya yükselmiştir. Uygulamaya katılan ülkelerin ortalamasından tam 76 puan daha yüksek bir performans sergilediğimizin altını özellikle çizmek isterim. Bu sonuçlar, Türkiye’nin eğitimdeki ilerlemesini uzun vadeli bir süreçte nasıl istikrarlı bir şekilde sürdürdüğünü de ortaya koymaktadır. 8. sınıf düzeyindeki sonuçlar da Türkiye’nin eğitimde kat ettiği mesafeyi güçlü bir şekilde teyit etmektedir. Bildiğiniz üzere 8. sınıf düzeyinde uygulamaya ilk defa 1999 yılında dâhil olduk. Katıldığımız bu ilk uygulamada 38 ülke arasında matematikte 429 puanla 31, fen bilimlerinde ise 433 puanla 33. sıradaydık. 2023 uygulamasında ise 44 ülke arasında matematik alanında 509 puanla 13, fen bilimlerinde ise 530 puanla 7. sırada yer aldık. Türkiye, 8. sınıf fen bilimleri alanında Avrupa ülkeleri arasında 3. sırada yer alarak, bu alandaki başarısını bir kez daha ortaya koymuştur. Dahası fen bilimleri alanında OECD üyesi ülkeler arasında puanını en fazla artıran birinci ülke, matematik alanında ise puanını en fazla artıran 2. ülke olmayı başarmıştır” dedi.